RESÄ°M DÃœZLEMÄ° VE ZEMÄ°N
RESÄ°M DÜZLEMÄ° VE ZEMÄ°N
RESÄ°M DÜZLEMÄ°(Picture Plane) : Resim sanatında üç boyutlu nesne ve varlıkların iki boyutlu olarak üzerinde betimlendiÄŸi düzlem. Kullanımı tüm uygarlık ve üsluplarda farklıdır. ÖrneÄŸin Rönesans ve sonrasında Modernizm'in baÅŸlangıcına dek, Avrupa resim sanatını nesnelerden sanatçının gözüne gelen ışınların kestiÄŸi saydam bir düzlem olarak deÄŸerlendirmiÅŸtir. Bu anlamıyla resim düzlemi sanatçının gördüÄŸünü, "gördüÄŸü biçimde" resmetmesini saÄŸlayan bir araçtır. Oysa, diÄŸer toplumların resim sanatlarında resim düzlemi ancak varsayımsal bir gerçeklik taşır. Batı sanatında "resmetmenin aracı" olan resim düzlemi, diÄŸer toplumlar için "resmin amacı" dır. Gerçekler izdüÅŸümüyle onun üzerine saptanmaz; tam tersine, gerçekleÅŸtirilmek istenen ÅŸey, betileri onun üzerinde amaçlanan etkiyi verecek biçimde kompoze etmektir. Dolayısıyla, nesnelerin gerçekte nasıl göründükleri deÄŸil, resim düzlemi üzerinde nasıl düzenlendikleri sorunu ağırlık taşır. ÖrneÄŸin, Türk resim sanatı bu anlayışla çalışmıştır.
ZEMÄ°N : Resim sanatında genel olarak PANO, TUVAL ya da benzeri bir zemin anlamında kullanılsa da teknik açıdan zeminin BOYA'ya hazırlanmasıdır. Amaç, boya ile zemini ayırarak emiciliÄŸini azaltmak ve boyaların parlaklığını saÄŸlamaktır. ASTAR'la karıştırılmaması gereken zeminin hazırlanmasında farklı malzemeler kullanılır. Floransalı ressam ve sanat tarihçisi Cennino Cennini'ye göre, kimi zaman deri ya da tuvalle kaplanan panonun üstüne zemin olarak hayvansal kökenli tutkalla karıştırılmış alçı BAÄžLAYICI olarak kullanılırdı. Ancak bu malzeme esnek olmadığından tuvale uygun deÄŸildi. 8. ya da 10. yy'da yaÅŸadığı düÅŸünülen Heraclius, teknikleri anlattığı "De coloribus et artibus romanorum" (Resimde Eski Uygulamalar: British Museum, Sloane 1754) adlı yapıtında, tuvalin önce ÅŸeker niÅŸasta karışımı bir yapışkanla kaplandığını, üstüne de ince bir kat gesso sürüldüÄŸünü belirtmiÅŸtir. Ä°talya'da kullanılan bir baÅŸka yöntemdeyse gesso'ya sabun ve bal eklendiÄŸi bilinir. 17.yy'da sanatçıların zemin olarak bitkisel zamk üstüne yaÄŸlı bir malzeme sürdükleri ve çabuk kuruması için içine doÄŸal kurÅŸun oksit kattıkları belirtilmektedir. Ancak bu yöntemin çok dayanıklı olmadığı görülünce alçı taşıyla tutkal karışımı bir zemin yeÄŸlenmiÅŸtir. Pergamonlu hekim Galenos 2.yy'da beyaz alçı zeminin yansımasını azaltmak için hafif renkli sırların kullanıldığından söz eder. Benzer bir uygulama ortaçaÄŸ sonuyla RÖNESANS başında da kullanılmış; bir çok sanatçı zemin üstüne "imprimatura" olarak bilinen toprak rengi saydam bir sır (astar) çekmiÅŸtir.