SANAT, SANATÇI, ZANAAT VE SANATÇI VE ZANAATÇI ARASINDAKİ FARK
SANAT, SANATÇI, ZANAAT VE SANATÇI VE ZANAATÇI ARASINDAKÄ° FARK
Ünlü sanat tarihçi Herbert Read ‘e göre sanat en sade kullanılan tanımı, hoÅŸa giden formlar, biçimler yaratma çabasıdır der. Bu biçimler bizim güzellik duygumuzu okÅŸar ve güzellik duygumuzu okÅŸayan da duygularımızın arasındaki biçim baÄŸlantılarının birliÄŸi ve ahengidir. Yine Read ‘’sanat ‘’ sözcüÄŸünün daha çok plastik ve görsel sanatlara baÄŸlandığını fakat edebiyat, musiki sanatlarını da içine alan tüm sanatları kapsayan geniÅŸ bir tanım olarak ele alınması gerektiÄŸini savunur. Sanat aynı zamanda duygu, düÅŸünce, ruh halinin dışa vurulduÄŸu anda ortaya çıkan eser ve çalışmalara da denir.
Toplumdaki genel yanlış inanışın ‘’genelde resimle uÄŸraÅŸanların, resim yapanların aç kaldıkları toplumda hiçbir zaman fark edilmedikleri para kazanamadıkları, aç ve açıkta kaldıkları ‘’ gibi yanlış bir inanış söz konusudur. Bunun tam aksi ÅŸekilde birçok sanatçı kendi alanında yetenekli, çalışkan ve profesyönel kendi mesleki potansiyellerinin farkında olup çoÄŸunlukla yaptıkları iÅŸle meÅŸgul olup koÅŸturmaktadırlar. Bu sanatçıların asistanları, sistemli çalışma ortamları yani kendi atölyelerine sahiptirler. YaÅŸamları süresince yetenekleri keÅŸfedilmen sanatçı çok azdır. Daha yaygın olarak, sanatçılar bol övgü ve yaÅŸamları boyunca tanınarak güzel eserler verir ve takdir toplarlar. Son aÅŸamada ise dönüÅŸü olmayan bir karanlığa ve sanat tarihinde bir bölüme bir dipnota gömülürler. Fakat bu durum hayatın kendi kadar gerçektir. DoÄŸmamız, ölmemiz, güneÅŸin doÄŸması ve batması kadar da doÄŸal bir süreçtir sanatçının yaÅŸadığı.
Sanatçının rolü ve onun toplumla iliÅŸkisinin deÄŸiÅŸtiÄŸi üç dönüm noktası vardır.
Bunları;
ANTÄ°K
KLASÄ°K
ORTAÇAÄž
Diye adlandırabiliriz.
Bu dönemlerde sanatçılar esasen yetenekli, kral, kilise için çalışan zanaatçılardı. Faaliyetleri profesyönel bir kiÅŸi ya da bir cemiyet tarafından destekleniyordu.16. yüzyıl baÅŸlarında Leonardo da Vinci Sanatçıların aristokrat ve alimlerle, entelektüel açıdan eÅŸit görülmesi gerektiÄŸi fikrini ortaya attı ve savundu. Yüksek Rönesans döneminin büyük sanatçıları bu fikre ve bu düÅŸe ortak oldular. Sanatlarının görkemli ürünleri ve eserleri bu rolü kabul ettirmekte ne kadar baÅŸarılı olduklarını göstermektedir. Bu durum hem sanatçıların hem de sanatı destekleyenlerin iÅŸine yaradı ve 19. Yüzyıl sonuna kadar sürdü.
Bağımsızlık ruhu 19. Yüzyılın ikinci yarısında bir dönüm noktası ve sanatçının yeni bir rol edinmesine öncülük etti. DeÄŸiÅŸim gerçek sanatçının toplumun dışında kalarak, tüm genel geçer kurallardan bağımsız kendi kurallarını koyacak özgürlüÄŸe sahip olması gerekliliÄŸini savunan Fransız Ressam Gustave Courbet tarafından etkili bir biçimde yorumlanmakta ve savunulmaktaydı. Sanat için sanat ifadesi bu durumu desteklemektedir. Sanatçı sanatını ne ÅŸekilde ve kim için ürettiÄŸi sadece sanatçıya kalmış bir durumdur. Sanatçı dünyayı herkesten farklı gören, farklı bakış açıları olan ve gördüÄŸünü olduÄŸu gibi ya da olmasını istediÄŸi gibi yansıtan kiÅŸidir.
Sanatçı ve zanaatçı arasındaki fark ise Sanatçıların bir eser ya da çalışmayı yaparken maddi bir beklenti olmadan sanatı sanat için yapmalarıdır. Zanaatçılar ise beceri ve sanatlarını, kazanç elde etmek için yaparlar.